En son Kanat Güner’in Eroin Güncesi adlı kitabını okuduğumda tanışmıştım bu duygularla ve bir insanın bağımlılığından ötürü çaresiz kaldığında neler yapabileceğini o zaman görmüştüm en son.
Requiem For A Dream filmini ise bir arkadaşımın tacize varan ‘kesinlikle izlemelisin’ telkinlerine üç ay kadar dayandıktan sonra izleme fırsatı bulabildim.
Konusuna ilk bakışta verdiği mesaj klasik ‘uyuşturucu kötüdür’ gibi görünse de, amacına gerçekten ulaşabilecek kalitede insan üzerinde inanılmaz etkiler bırakan bir film. Yer yer mide bulandıran ve iç acıtan buna rağmen ekranın başından kaldırmayan son ana kadar oturduğun koltuğa mıhlayan bir kurgusu var.
Uyuşturucu bağımlılığı ekseninde aynı zamanda modern hayatla beraber her yanımızı çepeçevre sarmalayan internet dahil tüm bağımlılıkların ne derece boyutlara varabileceğini yaşanılan hayatın içini boşaltıp artık çoğu şeyi sadece bağımlılığı giderebilmek adına yapmak gerektiğini gözler önüne seriyor.
Çok zor durumda kalmadıkça ilaç kullanmayan beni ilaçlardan tamamiyle soğutmuş, psikolojimde geçici bir şok etkisi yaratmıştır.
Beynin içine kazınan müzikleri, etkileyiciliğinden ziyade nokta atışı yapan vurucu sahneleriyle her bünyenin bir kez olsun izlemesi gerektiği ama izledikten sonraki hislerine vesile olmak istemediğim filmdir kısaca.
Anlatması zor, izleyiniz!