Baharın gelmesiyle birlikte bir sürü plan program yapıldı. Tıpkı her yeni başlangıçta olduğu gibi. Aslında ilk intiba, diyete pazartesi başlayanlar, sigarayı bırakmak için gün bekleyenler, yeni yılın ilk gününden itibaren sanki her şey değişip yep yeni bir hayata kavuşacağını düşünenlerinkini andırsa da hayatımı değiştirmeye yönelik bir takım kararı uygulamaya koymuş bulunmaktayım.
Bunlar hakkında yazıp çiziktirmek için henüz çok erken, o yüzden sonraya saklıyorum.
“Mart ayı, dert ayı” dedim de bunu benden önce söyleyenlerin ne kadar haklı olduklarını bir kez daha görmüş bulunmaktayım. Daha anılmaya başlanalı beş gün olsa da, kapıdan baktırdığı gibi şifayı da kaptırdı. Malumunuz haftasonu yaz gelmiş edasıyla gezinen güneş ve ona kanan biz yaz sevdalıları t-shirtlerle gezdik tozduk eğlendik, sonunda da grip illetine bulaştık. Koca bir kışı domuz gribi safsataları da dahil sadece iki hastalıkla atlattıktan sonra baharın başlangıcıyla hastalanmak çok acı doğrusu. Dün akşam uyguladığım Votka-Karabiber seansından sonra en azından halsizlik halini ortadan kaldırdım. Daha iyiyim.
Onun dışında şubatın ortasından sonra çok yoğun bir koşturmacanın içinde olduğumdan buralara pek yazamadığımı farkettim. Sonra fotoğraf çekemediğimi ve eskisi kadar sosyal ortamlarda bulunamadığımı. Fakat işler ne kadar yoğun olursa olsun yaşamaya ve hayattan zevk alamaya vakit ayırmadıkça içinden çıkılması zor bir kısır döngüye giriyor olaylar.
Yeni bir şeyler öğrenme, yeni insanlarla tanışma, kendini dinleme, ayrıntıların ve ufak mutlulukların farkına varma zamanı.
Haydi hayattan zevk alma zamanı!